İngiltereli sanatçı Toby Allen psikolojik rahatsızlıkların ne kadar zarar verici olabileceğini ve kendilerinin kişinin taşıdığı oldukça ağır bir yük olduğunu göstermek amacıyla bu projeyi başlatmış. Projede çeşitli psikolojik rahatsızlıklar insani nitelikler atfediliyor ve kafamızın içinde cirit atan küçük canavarlar olarak resmediliyor.
Toby Allen projenin temelinin kendi endişelerini canavarlar olarak hayal etmenin ve çizmenin bir çeşit iyileşme süreci haline gelmesinden aldığını söylüyor. “Bu şekilde benim için güçsüzleştiler ve kendi endişelerime gülünç bir şekilde bakabilmeyi başardım. Bu fikri geliştirerek benim gibi olan insanlara yardımcı olabileceğini düşünerek diğer akıl hastalıklarını da resmederek projemi genişlettim.”
Allen akıl hastalıklarını sadece resmetmekle kalmıyor, aynı zamanda pokemon-vari bir şekilde hastalıklara ‘özel güçler’ de yüklüyor, kurbanlarına nasıl yaklaştıklarını açıklıyor. Oldukça eğlenceli olan bu projeye göz atmanızı tavsiye ederim.
Açıklamaların bir kısmını herkesin okuyabilmesi için çevirdim, orjinaline aşağıdaki linkten bakabilirsiniz. Çevirinin devamını istiyorsanız yorum bırakabilirsiniz.
If Mental Illnesses Were Monsters
- “Şizofreni canavarı kurbanlarını, buyruklarını yerine getirmeleri için kandıran alçak bir yaratıktır. Karnının altındaki gözeneklerden saldıladığı halüsinojenik gazlarla kurbanlarını kontrol eder ve etkiler. Kurbanlar canavarı bilinçaltlarından gelen güçlü ve kontrol edici bir ses olarak tanımlarlar. Genelde Paranoya gibi diğer canavarlar ona eşlik eder, Şizofreni ise bir mafya lideri gibi bütün otoriteyi kendinde toplar. Görülmeleri çok zordur ve gölgelerde saklanırlar.”
- ”Sosyal anksiyete canavarı zamanının çoğunu yeraltında ya da gözlerden ırak, kuytu köşelerde geçirir. Bu yüzden derileri dolukça soluk renklidir ve ihtiyaçları olmadığı halde kendilerini korumak için vücutlarında sert levhalar bulunur. Anksiyete ve Paranoya canavarlarıyla aynı biyolojik aileye ait olmasına rağmen aşırı koşullarda sürdürdükleri hayat tarzları evrim geçirmelerine sebep olarak görünümlerini değiştirmiştir. Canavar zamanının çoğunu uykuda geçirse de, hiç bir zaman sahip olamayacağı hayatı yaşama umuduyla zaman zaman ruhlarını insan konakçıların vücutlarına yerleşebilir. Süreç içerisinde canavar kendi endişelerini insan konaklarına geçirir. Bunun sonucunda hem canavar hem de insan bener mantık dışı sosyal korkular ve endişeler yaşar.”
- ”Depresyon canavarı durmadan etrafta süzülür; dış dünyadan saklanmak için hep gözlerini örter. Bu yüzden her zaman insanlara ya da diğer canavarlara çarpar, bu da ona daha çok rahatsızlık verir. Onu rahatlatan tek şey sıvı kuyruğunu kurbanının etrafına sararak depresyonunu paylaşmaktır. Kurban canavarın farkına varmaz ancak bir ağırlık hissedecek ve derin depresyon durumuna geçecektir. Bu sırada canavar sıkılana kadar konaktan tüm pozitif duyguları emer ve sonrasında başka bir kurbana geçer.”
- ”Anksiyete canavarı kurbanının omzuna oturabilecek kadar küçüktür ve kurbanın bilinçaltına korku dolu düşünceler ve mantıksız korkuları tetikleyecek şeyler fısıldar. Anksiyete canavarı genelde diğerlerine göre güçsüz olarak kabul edilir ancak en sık rastlanan ve kurtulması en zor olan canavardır. Yanında genellikle kurbanın endişeleriyle bağlantılı olan küçük objeler taşır. Örneğin, gerçekleşmesi mümkün olmayan şeyler yüzünden duyulan mantıksız ama yaygın korkuyu temsilen yanında bir saat taşıyabilir. Hiç kimse şimdiye kadar Anksiyete canavarının yüzünü görememiştir çünkü her zaman kafatası şeklinde bir maskeyle dolaşır.”
- ”Paranoya canavarı uzun kulaklarını bir radar gibi kullanarak herhangi bir aktivite yakalamak için alan taraması yapar. Gerçekte, kıvrılmış kıkırdakları ve kalın kürkü yüzünden kulakları tamamen işlevsizdir. Sesleri genelde az duyar ve birbirine karıştırır. Bu da neredeyse her zaman duyduklarını yanlış anlamasına sebep olur ve bunu kurbanlarına da geçirirler. Kurbanlarında kazara yarattıkları endişe ve korku duygularından beslenirler ve aynı biyolojiyi paylaştıkları anksiyete ve şizofreni canavarlarıyla beraber çalışırlar.”
- ”Bipolar canavarı aslında tek bir beden için birbiriyle savaşan iki karşıt bilinçtir. Bilinçlerden biri sürekli olarak bir çılgınlık hali gösterir, oldukça heyecanlı ve aşırı faaldir. Diğeri ise sürekli diptedir ve depresif bir ruh hali içindedir. Genelde sadece tek bir bilinç belirli bir zamanda bedeni kontrol eder; bu sırada pasif taraf kontrolü ele geçirmek için savaşmaya devam eder. Bedeni kontrol altına almak için gaz halindeki feromonlarını kullanırlar. Bu feromonların canavarın yakınında bulunan herkesi etkileyerek dominant bilincin kurbanına geçmesine sebep olur. Kurban bundan sonra canavar gibi değişken ruh halleri gösterecektir. Bu canavar oldukça hızlı ve atik olduğundan tespit etmek oldukça zordur.”